Yaşlanmanın Durdurulması veya Geri Alınması (Anti-Aging) mı Yoksa Erken Yaşlanmanın Önlenmesi (Sağlıklı Yaşlanma) mi?
Yaşlanma (İngilizce: Aging) doğal bir süreçtir, anne karnında ilk embriyonun oluşmasıyla başlayan ve ölümle biten bir süreçtir. Yaşlanmaya ait değişiklikler özellikle büyüme ve gelişme periyodunun sona erdiği ergenlik döneminden sonra ortaya çıkmaya başlar. Yüzyıllardır insanoğlu, özellikle toplumlara hükmeden elit tabakalar bu süreci durdurma çabasından kendini alamamış, hatta servetlerini bu uğurda harcamaktan bile geri kalmamışlardır. Son yıllarda, yaşlanmayı durdurma ve hatta geri alma (Anti-Aging) çabasıyla, ‘Gençlik İksiri‘ni keşfetmek isteyen birçok bilim adamı (!) olduğu gibi, küresel dünyada serbest piyasa koşulları sayesinde ortaya sürülen bu tür ürünlerin peşinden hala koşan bir çok insan söz konusudur.
Yaşlanmanın durdurulması veya geri alınması (Anti-Aging) kavramı sadece ülkemizde değil bütün dünyada bilimsel bir kılıfa sarılarak pazarlanmaktadır. Özellikle görsel ve yazılı medya araçlarının yanı sıra sanal ortam ve sosyal ağlar üzerinden anti-aging konusunda bilgi kirliliği yaratılmaktadır. Dolayısıyla kişisel veya kurumsal menfaat elde etmek amacıyla bilimsel etiğin hiçe sayıldığını ve kanıta dayalı tıp uygulamalarının ne kadar açık bir şekilde çiğnendiğini, şarlatanlık sınırına ulaştığını söylemek için kahin olmaya gerek yoktur.
Yaşlanma göreceli olarak insanlara sevimli gelmeyen ve bu konuda pek konuşmak istenmeyen ancak oldukça fazla yakınılan bir olgudur, kronolojik, biyolojik ve psikolojik bir süreç olarak tanımlanır. Kronolojik yaş kişinin doğumdan itibaren hesaplanan takvim yaşıdır. Kronolojik olarak aynı yaşta olsalar bile insanların vücutlarında meydana gelen değişiklikler paralel bir seyir göstermez, görme, duyma, kalp-damar, üreme, deri gibi biyolojik sistemleri farklılıklar gösterir. Dolayısıyla kişinin biyolojik sistemlerinin, yani menapoz, andropoz, zihinsel ve kalp ve böbrek fonksiyonları ile derideki değişikliklerin değerlendirilmesiyle de biyolojik yaş hesaplanır. Bazen de kişinin kendini hissettiği bir yaş vardır; kişi kendini gerçek yaşından daha genç veya tersine kendini çökmüş ve çok yaşlanmış olarak hissedebilir ve bu durumda psikolojik yaştan bahsedilir. Ancak evrensel anlamda yaşlanma denildiğinde genetik kontrol ile başlayan ve çevresel etkenlerle devam eden biyolojik yaşlanma olarak kabul edilir. Biyolojik bir süreç olan yaşlanmanın durdurulması veya geriye alınması bilimsel olarak mümkün değildir, ancak daha sağlıklı yaşamak ve genç görünmek için etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış yöntemler söz konusudur. Bu yöntemler bir arada uygulandığında ve dikkate alındığında oldukça kayda değer sonuçlar elde edilmektedir:
- Erken yaşlanmaya yol açan süreçlerin ortadan kaldırılması ile sağlıklı bir yaşlanma:
- Doğuştan mevcut olan veya sonradan kazanılmış hastalıkların (ateroskleroz, kas-eklem rahatsızlıkları, kalp-böbrek-karaciğer, akciğer ve endokrin (over, testis, hipofiz, pankreas, tiroid, paratiroid) bezlerin yetmezliklerinin zamanında teşhis edilmesi ve doğru ve etkin yöntemlerle tedavisi
- Beslenmenin düzenlenmesi ve obezitenin önlenmesi,
- Hayat tarzının düzenlenmesi ve kötü alışkanlıkların bırakılması
- Güneş ısınlarından-ultraviyoleden korunma, kirlenmiş ortam ve çevreden uzak durulması
- Daha genç ve güzel görünmek için estetik plastik cerrahi ve cerrahi olmayan ve bilimsel olarak etkinliği kanıtlanmış yöntemlerin uygulanması:
- Özellikle deri ve eklerinde meydana gelen yaşlanma ve yıpranma belirtileri (dinamik ve statik kırışıklıklar, koyu lekeler, yüzey düzensizlikleri, saç dökülmesi-kellik)
- Göz çevresi, yüz, meme gövde bölgelerinde ve vücudun diğer uzuvlarında yerçekiminin etkisiyle ve yumuşak dokuların elastikiyetini ve direncini kaybetmesiyle ortaya çıkan sarkmalar, torbalanmalar, katlanmalar, derialtı yırtıklar (strialar), varis ve kılcal damar genişlemeleri (telenjiektaziler)
- Çene altında, kadın ve erkeklerde memelerde, gövde, uyluk ve bacaklarda biriken ve zayıflama ile giderilemeyen anormal yağ toplanmaları
- Burun, kulak, yüz iskeletinde meydana gelen şekil bozuklukları
Özellikle kişinin kendini hissettiği yaştan daha yaşlı olduğunu hissetmesi durumunda plastik cerrahi geniş bir yelpazede cerrahi ve cerrahi olmayan seçenekler sunmaktadır. Bilimsel olarak klinik uygulamada etkinliği kanıtlanmış yöntemlerin ve teknolojilerin uygulanması durumunda, kalıcı ve uzun süreli sonuçlar elde edilmesi mümkündür. Her girişimde uygulanacak yöntemin seçimi kadar, hastanın beklentileri ve uygun hastanın seçimi de çok önemlidir. Kişisel deneyimleri aşmayan ve şarlatanlık sınırlarını zorlayan uygulamalardan kaçınılması gerekir. Ülkemizde bir ayakkabı alırken kırk mağazayı gezip araştıran insanlarımızın, bedenini ve sağlığını ilgilendiren konularda hiçbir araştırma yapmadan ya da çevresindeki insanlardan etkilenerek sorgulamadan hemen girişimi yaptırmaya kalkıştığını sıklıkla görebiliyoruz. Oysa, hasta seçiminin doğru yapılmaması ve uygun olmayan yöntemlerin uygulanması başarısız sonuçları beraberinde getireceğinden, geri dönüşü mümkün olmayan bir safhaya, hem maddi hem de manevi olarak ciddi bir kayba yol açacaktır. Özellikle son yıllarda klinik uygulamada bedene bütüncül (holistik) bakış açısıyla yaklaşım söz konusu olup, girişim öncesi ve sonrası bakımın yanı sıra, lazer teknolojisinin kullanımı, yüz, meme, gövde, kol ve bacaklarda bir arada uygulanan kombine cerrahi girişimler ile başarılı ve kayda değer estetik sonuçlar elde edilmektedir.
Prof. Dr. Ali Rıza ERÇÖÇEN
Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı
El Cerrahisi ve Mikrocerrahi Uzmanı
Ağız, Çene ve Yüz Cerrahisi Uzmanı